Gökhan Atsız ile SAHNE ÖNÜ, SAHNE ARKASI
Bu serinin sıradaki konuğu, Çuhadaroğlu’nun Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Atsız. Onunla yalnızca iş stratejilerini ve markanın vizyonunu değil, aynı zamanda kişisel ilgi alanlarını, ilham aldığı noktaları da konuştuk. Gökhan Atsız'ın sahnenin önünde olduğu kadar, sahne arkasındaki dünyasına da göz atmaya hazır olun!
SAHNE ÖNÜ
Öncelikle hem kendinizden hem de firmanızın hikâyesinden kısaca bahsedebilir misiniz?
1975 Almanya doğumluyum. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İşletme Bölümü lisansının ardından İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadı Enstitüsü’nde İşletme Yönetimi Yüksek Lisansımı tamamladım. Satın alma, idari işler, planlama ve lojistik alanlarında çeşitli yöneticilik görevlerini üstlendim. 26 yıldır Çuhadaroğlu çatısı altında, 2018 yılından bu yana da Çuhadaroğlu Metal San. ve Pazarlama A.Ş. firmamızda Pazarlama, Satış, Ar-Ge ve Üretimden Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevimi sürdürmekteyim.
Mimarlık ve mühendisliğin bir arada yürüdüğü disiplinli bir çalışma kültüründen beslendim. Yapının hem sahne önünü hem de sahne arkasını anlamaya özen gösterdim. Çuhadaroğlu’nun hikâyesi de aslında bu anlayışla şekilleniyor; gelenekten gelen ustalık bilgisi ile çağdaş mühendisliği birleştirme çabası… Bugün yaptığımız her işte hem zanaatkârlığın inceliği hem de yüksek teknik performansın gerektirdiği titizlik kendini gösteriyor. Bu anlayışla beraber şirketimizin geleceğine katkı sağlamak için bilgi ve tecrübemi kullanmaya devam edeceğim.
Gelecek vizyonunuzda hangi projeler veya yenilikler ön planda?
Çuhadaroğlu olarak geleceğe dair vizyonumuz üç temel alanda yoğunlaşıyor:
-
Enerji verimliliğine dikkat çekmek
-
Karbon ayak izini azaltan sürdürülebilir üretim yöntemlerini entegre etmek
-
Tasarım, üretim, satış ve pazarlama faaliyetlerini bütüncül şekilde yöneten dijital olarak aktif ve inovatif bir vizyon yaklaşımını benimsemek
Bizim için yenilik, geçmişten gelen ustalık birikimini geleceğin teknolojisine uyarlamak demektir. Yerli ve milli üretici kimliğimizin yanı sıra, Sanayi Bakanlığı’na bağlı Ar-Ge bölümümüz, hem sektörü hem de akademik gelişmeleri takip etmekte, gelişen ve değişen sektör dinamiklerine yeni çözümler sunmaktadır. Birçok ülkeye ihracat yaptığımız bu dönemde hem ülke ekonomisine katkı sağlama hem de sektörümüzün büyümesi için katma değerli ürün sayısının artırma hedefiyle, yatırım faaliyetlerimize var gücümüzle devam edeceğimizi ifade edebilirim.
Çalışanlarınıza veya müşterilerinize lider olarak vermek istediğiniz en önemli mesaj nedir?
İyi bir yapı; her katmanda iyi işçilikten geçer, ciddi bir planlamaya ihtiyaç duyar ve iyi bir disiplin ister. Sahne arkasında kalan, görünmeyen emeğin değerini bilmek yaptığımız her işin özünü oluşturuyor. Kurduğumuz sistemlerin, yıllarca insanların hayatına temas edeceğini ve bu sorumluluğun dürüst ve ölçülü bir çalışma kültürü gerektirdiğini unutmamalıyız. Örneğin; 25 sene önce cephesine çözüm ürettiğimiz birçok yapıya 25 sene sonra yeniden çözüm üretebiliyor, tercih edilen firma olmanın gururunu yaşıyoruz. Türkiye’de yerli ve milli üretim gücüne destek veren, 71. yılımızı geride bırakan güçlü bir şirketiz. Sektörün üniversitesi olarak, çalışanlarımızla, sektör paydaşlarımızla, iş ortaklarımızla beraber bu yolu kat ettiğimizi görüyor, emeği geçen tüm çalışanlarımıza ve iş paydaşlarımıza teşekkür ediyoruz.
2025 ve sonrasında yapı sektöründe ön plana çıkacağını düşündüğünüz trendler nelerdir?
2025 sonrasında yapı sektöründe üç temel yönelimin belirginleştiğini söleyebiliriz:
-
Geri dönüştürülebilir, sürdürülebilir malzeme kullanımı ve düşük karbon çözümleri,
-
Yapı sektöründe Ar-Ge çalışmaları ile performans gösteren inovatif ve dinamik sistemler
-
Enerji tüketimi minimuma indiren iyi yalıtımlı sürdürülebilir malzeme
Bu üç madde göz önüne alınarak yapıların inşa edilmesinin oldukça önemli olacağını düşünüyorum. Bu sayede hem olumsuz çevresel etkiler azaltılacak hem de uzun vadeli işletme maliyetlerinin düşürülmesi sağlanabilecektir.
Geleceğin mimarlığında dayanıklı, sürdürülebilir ve alüminyum gibi %95’i geri dönüştürülebilir olan malzemelerin kullanımının yanı sıra yapılara entegre olacak sistemlerin estetik kriterlere sahip olması da bir hayli önem kazanacaktır.
Bir yapı lideri olarak, sektörde farklı paydaşlar arasında nasıl bir köprü oluşturuyorsunuz?
Bir yapının ortaya çıkması aslında büyük bir orkestrasyon işidir. Mimarın hayali, mühendisin hesabı, yatırımcının beklentisi ve uygulayıcının sahadaki gerçekliği arasında doğru dengeyi kurmak gerekir. Yine sahada, üretimde, pazarlama faaliyetlerinde ve yönetim kademesinde senkronize olmuş iş disipliniyle ve elbette stratejilerle mümkündür.
Ben liderlikte en çok ortak dil oluşturmayı, dinlemeyi ve akılcı çözümler geliştirmeyi önemsiyorum. Bu sayede hem sahne önünde görünen mimari kimlik hem de sahne arkasındaki teknik süreç uyumlu ilerliyor.
SAHNE ARKASI
İş hayatında en gurur duyduğunuz başarınız nedir?
Bir projeyi başarıya ulaştırmak elbette önemlidir, fakat benim için en gurur verici olan şey ekiplerin birlikte gelişmesini ve olgunlaşmasını görmek. Zor bir projede doğru stratejiyi bulmak, sakin ve ölçülü bir liderlikle süreci ileri taşımak en kıymetli deneyimlerimi oluşturuyor. İnisiyatif almak, iletişim kurmaktan kaçınmadan kriz süreçlerini fırsata dönüştürmek yol almanın, ilerlemenin anahtarıdır.
Hayatınızdaki en büyük ilham kaynağı kim ya da ne oldu?
Sanatta, sporda, başarılarıyla, mimarlık tarihinde kalıcılığıyla, mühendislik zekâsıyla, sadeliğiyle öne çıkan büyük ustaların veya isimlerin iş anlayışı beni her zaman etkilemiştir. Onların işlerinde gösterdiği motivasyon, azim, yapılarındaki, eserlerindeki denge, ölçü, ustalık ve tevazu, liderlik yaklaşımımda da karşılık buluyor.
Ayrıca iş hayatına başladığım yıllarda birlikte çalıştığım kurucumuz Ahmet Çuhadaroğlu bana zanaatkârlığın sorumluluk gerektiren bir karakter olduğunu, hata yapmanın, risk almanın gelişimime katkı sağlayacağını göstermiştir.
Yoğun bir iş gününün ardından enerjinizi yenilemek için neler yaparsınız?
Gün sonunda sadeleşmeye ve zihinsel temizliğe ihtiyaç duyarım. Kısa bir yürüyüş, yoğun iş hayatı sonrası kısa bir sessizlik anı, ancak en önemlisi ailemle geçirilen zaman beni dengeler. Aile kavramının çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sorumluluk kavramının iş hayatı kadar aile hayatının da temelli olduğuna inanıyorum. Bir yapının bütününde olduğu gibi, insanın da daima dengeye ihtiyacı var.
Mimari anlamda en çok beğendiğiniz şehir ya da yapı hangisi? Neden?
Tarihi derinliği, ölçüsü ve zamana meydan okuyan yapısıyla Edirne Selimiye Camii, beni her defasında etkileyen bir eser. İnsanı merkeze alan, mütevazı ama güçlü bir mimari anlayışa sahip. Bunun yanında Selimiye’nin mekânsal kurgusunda, ışığın içeriye süzülüşü ve akustik düzenin inceliği de Mimar Sinan’ın insana dokunan yaklaşımını çok net hissettiriyor. Yapıya yalnızca estetik bir anıt olarak değil, aynı zamanda kente yön veren, toplumsal hafızayı taşıyan bir odak noktası olarak bakıyorum. Selimiye, bir yapının sadece teknik bir üretim olmadığını; kültürü, inancı, ölçüyü ve insan ölçeğini aynı potada birleştiren büyük bir düşüncenin ürünü olduğunu hatırlatıyor. Bu bütünsel yaklaşım, benim mimari beğenimi en çok etkileyen unsur.
Aynı zamanda çağdaş yapılarda da mühendislik ve estetiği bir arada görebildiğim sade örnekler ilgimi çekiyor; yalın ama güçlü bir ifade benim için her zaman daha etkileyicidir.