Yapı Kataloğu - Nitelikli Mekan Yaratma Platformu

Bize Ulaşın +90 (850) 303 27 83
İklim Değişikliği ile Mücadele: Paris Anlaşması

İklim Değişikliği ile Mücadele: Paris Anlaşması

İklim Değişimi Nedir?

Baymak Sürdürülebilirlik Sözlüğü, iklim değişimini, uzun bir zaman dilimi boyunca küresel veya lokal ölçekte yaşanan hava durumu değişimleri olarak tanımlıyor ve 20.yüzyılın ortasından itibaren insan kaynaklı küresel ısınmanın yol açtığı hava durumu değişimlerini anlatmak için kullanıldığını ekliyor. Günümüzde öne çıkan iklim değişimi, özellikle sanayi devrimi sonrasında atmosferde biriken sera gazlarının artışı ile yakından ilişkili olarak ele alınıyor.

İklim değişikliği, yaşamın farklı alanlarına dağılan çok çeşitli riskler ve olumsuz etkiler barındırır. Doğal ekosistemlerin dengesini bozabilir. Isınan atmosfer ve okyanuslar, buzulların erimesine neden olur ve deniz seviyelerinin yükselmesine ve kıyı bölgelerinde erozyona, sellerin artmasına yol açabilir. Sıcaklık artışı, aşırı hava olaylarını ve doğal felaketleri tetikleyebilir. Daha sık ve şiddetli olan kasırgalar, kuraklık, sel ve orman yangınları gibi olaylar, iklim değişikliğinin etkileri arasında yer alır. Değişen iklim koşulları, tarım üretimini etkileyebilir. Kuraklık, sel, aşırı sıcaklar ve değişen yağış rejimleri, tarım alanlarında verim kayıplarına neden olabilir ve gıda güvenliğini tehdit edebilir. Hava kirliliği ve su kaynaklarında meydana gelebilecek olası değişiklikler, insan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. Bu durum, bulaşıcı hastalıkların yayılma riskini artırabilir. ekonomik sektörleri de etkiler. Tüm bu etkiler, ekonomik sektörler üzerinde de olumsuz sonuçlara, ekonomik kayıplara neden olabilir.

Bu nedenlerle, iklim değişimi küresel bir sorun olarak kabul ediliyor ve uluslararası işbirliği gerektiriyor. Paris Anlaşması gibi küresel çabalar, sera gazı emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliğiyle mücadele etme amacını taşıyor. Baymak Sürdürülebilirlik Sözlüğünde de yer verilen Paris Anlaşması, iklim krizinin önüne geçmek amacıyla 197 ülkenin ortak hareket etmeleri gerektiğini kabul ettikleri uluslararası bir anlaşma olarak tanımlanıyor.

Paris Anlaşması: Küresel Çözüm Arayışında Bir Adım

İklim değişikliği, uluslararası forumların gündeminde yer alması gereken kritik bir konu. İklim değişikliği konusunda ilk çok uluslu anlaşma özelliğine sahip olan Paris Anlaşması, iklime dirençli ve iklimden olumsuz etkilenmeyecek bir geleceğe sosyal açıdan adil bir şekilde geçilmesini merkezine alıyor. Bu Anlaşma, küresel ölçekte temiz enerjiye geçişte tüm dünyaya yol göstermeyi hedefliyor ve söz konusu geçiş, ilgili tüm politik kararlarda, iş ve yatırım davranışlarında değişikliğe gidilmeyi zorunlu kılıyor.

Paris Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadır.Sürdürülebilir kalkınma ve yoksulluğu ortadan kaldırmak adına BMİDÇS’nin uygulamalarını geliştirmeyi hedefleyen bu anlaşma, uzun vadede küresel sıcaklık artışını -sanayi öncesi döneme kıyasla- 2 °C seviyesinde sınırlamayı, hatta mümkünse 1,5 °C ‘nin altında tutmayı ve böylece iklim değişikliğinin risklerini azaltmayı, olumsuz etkilere uyum ve direnci artırmayı amaç ediniyor. Bu hedef fosil yakıt (petrol, kömür) kullanımının giderek azaltılarak, yenilenebilir enerjiye yönlenmesini gerektiriyor. Düşük sera gazı emisyonlu kalkınma hedefi de anlaşmanın amaçları arasında yer alıyor. Bu hedefleri sağlamak için emisyonların mümkün olan en kısa sürede azaltılması ve 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesi gerekiyor.

Paris Anlaşması’nın en belirgin özelliği, tüm ülkelerin katkılarına dayanan bir sistem öngörülmüş olmasıdır. Anlaşma, iklim değişikliğiyle mücadelede gelişmiş/gelişmekte olan ülke sınıflandırmasına ve tüm ülkelerin “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesi doğrultusunda sorumluluk üstlenmesi anlayışına dayandırılıyor. Gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkeleri desteklemesi bekleniyor. Bütün tarafların Ulusal Katkılarını (Nationally Determined Contributions, NDC) ilan etmeleri ve bu hedeflere ulaşmalarını sağlayacak tedbirleri almalarını tetikleyecek bağlayıcı taahhütlerde bulunmaları, anlaşma maddeleri arasında yer alıyor.

Küresel ısınmayı yavaşlatmanın en temel yolunun sera gazı emisyonlarını azaltmaktan geçtiği biliniyor. Paris Anlaşması uyarınca,anlaşmaya taraf ülkelerin BMİDÇS Sekreterliğine sundukları Ulusal Katkı Beyanları ile azaltmayı hedefledikleri emisyon miktarını belirlemesi, planlaması ve düzenli olarak raporlaması gerekiyor. Her ülkenin 5 senede bir, bir öncekine göre gelişme göstermesi beklenen yeni Ulusal Katkılar hazırlaması bekleniyor. Anlaşma, imzacı ülkelere belirli bir emisyon azaltım hedefini şart koşmuyor. Taraf ülkeler, hangi sürede ne kadar sera gazı azaltım taahhüdünde bulunacağına kendileri karar vererek ulusal katkı beyanlarını iletiyor.  İklim krizinin önüne geçmek için küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki sınırlamayı amaçlayan bu anlaşmayı, Türkiye 22 Nisan 2016’da imzaladı, 7 Ekim 2021 tarihinde ise TBMM’de onayladı.

2053 Vizyonu: Paris Anlaşması ve Türkiye İklim Politikası

Paris Anlaşması, atılacak yapıcı adımlara uygun şekilde ve Türkiye’nin ulusal katkı beyanı çerçevesinde, 6 Ekim 2021 tarihinde Parlamento onayından geçti ve bu karar 7 Ekim 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. Türkiye’nin Paris Anlaşması'na ilişkin onayı, 11 Ekim 2021 tarihinde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekretaryasına bildirildi ve anlaşma, 10 Kasım 2021 tarihinde yürürlüğe girdi. Bu gelişmeyle birlikte Karbon Nötr hedefinin yatırım, üretim, istihdam politikalarında köklü değişikliğe yol açacağı ve bu sürecin 2053 vizyonumuzun ana unsurlarından biri olarak kabul edileceği ifade edildi. Ülkemizin 2053 Net Sıfır Emisyon Vizyonu doğrultusunda 21-25 Şubat 2022 tarihlerinde Konya’da 1. İklim Şurası gerçekleştirildi.

İklim değişikliğiyle ilgili faaliyet gösteren kurumlar, Türkiye'nin Paris Anlaşması'na katılmasını olumlu bir adım olarak değerlendiriyor. Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye için ilan edilen 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefi önem arz ediyor. 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefini benimsemesi, ülkenin iklim politikasında yeni bir aşamayı başlattığını vurguluyor. Bu hedefe ulaşmak için, emisyon azaltım hedeflerinin belirlenmesi ve enerji, sanayi, ulaştırma, bina, tarım, atık ve doğal kaynakların kullanımına yönelik yeni eylem planlarının oluşturulması bekleniyor. Yeni iklim politikası çerçevesinde, sera gazı emisyonlarını azaltma amacıyla öncelikli sektörler arasında enerji sektörü ön plana çıkıyor. Bu kapsamda, Türkiye'nin fosil yakıtlardan aşamalı olarak çıkması, mevcut fosil yakıt desteklerini sonlandırması ve kamu kaynaklarını özellikle güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji yatırımlarına yönlendirmesi, bu doğrultuda adil dönüşüm planlarını içeren altyapı çalışmalarına odaklanması gereken öncelikli konular arasında yer alıyor.